Paraşüt
Ana Sayfa ] Yukarı ] THK ] Planör ] [ Paraşüt ]

Ana Sayfa
Yukarı

PARAŞÜTÇÜLÜĞÜN TARİHÇESİ

İnsanoğlunun uçma arzusunun geçmişi, kuşlara özenişi, günümüzden çok gerilerde bulunabilir. İlkçağ boyunca insanların bu arzularına bağlanan birçok eserlere çeşitli bölgelerde rastlanır. Paraşüt aracının kullanılışı da bu arzular kadar eskidir. Gerçekten, M.Ö.? yıllan arasında İmparator Şun'u eğlendirme amacı ile Çin seddi üzerinden şemsiyeye benzeyen, serbest düşüşü yavaşlatıcı bazı araçlar kullanılarak atlandığı anlatılır. Yine bazı tarih kitaplarında M.Ö. 2. ve 1. asırda Çin Imparatoru Tseu Ma Tsien'in bir yangın çıkınca çok yüksek olan bir buğday ambarının üzerinden ild şemsiye ile atlamak suretiyle, hayatını kurtardığı anlatılanlar arasındadır.

Paraşüte ait ilk anlatılanlar hep Uzak Doğuya aittir. XIV. Lüi'nin Siamda bulunan elçisi Fransa'ya döndüğü zaman imparator Fo Kien'in hoşuna gitmeye çalışan bazı kişilerin bambudan yapılmış yüksek kulelerden şemsiye biçiminde yapılmış iki paraşüt düzeni ile atlayarak sapasağlam yere indiklerini gördüğünü anlatır.

 

Havada serbest düşmekte olan cisimlerin, bu düşüş süratini azaltmak sorunu çok eskiden beri insanların zihnini kurcalar durur. Nitekim 1495 yılında, ttalya'da Leonardo da Vinci Codex Atlanticus adlı kitabında cisimlerin ağırlığına, havanın karşı koyuşunu inceler ve 30nr yüzey, 10 mt. uzunlukta piramit biçimi bir paraşütün planını hazırlar. Vinci'den daha sonra aynı konu 1617 yılında Fausto Veranzio tarafından 1617 yılında Fausto Veranzio tarafından ele alınır. Fikir kabul edilü' ama proje gerçekleşmez.

Havcılık tarihinin ilk Türk isimleri îmam Cevheri ile baçlar. Hicri 400 yıhnda o zamanın büyük Türk Bilginlerinden Imam Cevheri kendi hazırlamış olduğu iki kanat ile Nişabur Caminin kubbesinden atlar. Ne yazıkki bu cesur adamın tutunma gücü yetmez. Korku ve heyecan içerisinde yere düşerek ölür ve Türk havacılık tarihinin ilk kurbanı olur.

 

 

Şekil 1: Leonard da Vinci

 

 

 

Havacılık tarihine giren ikinci Türk ise Hezarfen Çelebi'dir 1632 yılında kendi yapısı kanatlar ile Galata Kulesinden atlayan Hezarfen Ahmet Çelebi Üsküdar'da Doğancılar Meydanına inmeyi başarır. Zamanın padişahı Sultan Murat, kendisini Şarayburnu'ndaki Sinanpaşa köşkünden korku ile izler. Lodos rüzgarından faydalanarak Üsküdara kadar uçabilen bu adamın ilerde belki tahtı içinde büyük tehlike oluşturacağı düşünülerek Hezarfen'e evvela bir kese altın verilmiş, çok geçmeden Cezayir'e sürülmüş ve daha sonra burada ölmüştür.

 

Şekil 2: Lenormond (1783)

 

 

 

Hezarfen'den çok az sonra Lagarı Hasan Çelebi bugünkülere çok benzeyen dört kollu bir füzeyi ateşleyerek çok yükseklere çıkar ve daha sonra kendi hazırlamış olduğu özel bir sistem ile arızasız olarak denize inmeyi başarır. Lagari'ye de tıpkı Hezarfen'e olduğu gibi önce bir kese altın ödül olarak verilir ve sonıada bir tehlike yaratmaması için Kıbrıs'a sürülür. Ancak, buraya kadar açıklanmış olanların hiçbirinin bugünkü paraşüt ve paraşüt atlayışları ile ilgisi yok gibidir.

1590-1690 tarihleri arasındaki devre içinde Galile ve Newton gibi alimler, cisimlerin havadaki serbest düşüşlerine ait kanunu bulurlar ve bundan yararlanan Fost Veranzio adnıdaki italyan, kare biçimi keten bezi iple hazırlanmış bir paraşüt yapar ise de bu bir denemeden ileri gitmez.

1783 yılında ise Fransa'da paraşütçülük yönünden enteresan olayların cereyan ettiği görülür. Evvela Mongolfier kardeşler kurtarmada kullanma amacı ile 7 feet'lik bazı paraşütleri dener. daha sonra ise Sebastien Lenordmand adındaki teknoloji profesörü Montpellier rasathanesindeki kuleden evvela hayvanları atar ve sonrada kendisi atlar. Bu iş için kullandığı paraşüt 14 feet'liktir. Bir kısım tarihçiler Lenordmand'ın bu düzenini yangınlarda kullanmak üzere yaptığını açıklarken diğer bir kısımda onun hayvanları yükseklerden atarak seyretmekten hoşlandığını yazarlar. Bütün bunların arasında bilinen bir diğer husus Lenordmand'ın Siyamdan dönmüş olan Hint adaları elçisinin anlattıklarından çok faydalandığıdır.

1785 yılında ise ünlü bir baloncu olan J.P. Blanchard isimli bir Fransız sepete yerleştirmiş olduğu bir köpeği 500 mt. yüksekten bir paraşüte bağlı olarak boşluğa bırakır. J.B. Blanchard kalabalık bir insan topluluğu önünde bir yıl sonra (1786) denemesini kendi atlayarak tekrarlar. Bu atlayış kendisine bir ayak kırığına mal olur. Bu nedenle bir çokları Blanchard'ı paraşütün bulucusu olarak gösterirlerken genellikle bu konudaki kitaplar kendisini balondan paraşüt ile atlayan insan olarak tanıtırlar.

 

 

 

 

 

 

DÜNYANIN İLK PARAŞÜTÇÜSÜ

Yukarda da açıklandığı gibi, paraşüt konusunda ilk ciddi çalışmalar Da Vinci ile başlar Blanchard'a kadar gelir. Bu çalışmaların ardı bundan sonrada kesilmez. Ama tarihte kayıtlı ilk paraşütçü olarak Andre Jacques Garner'in tanınır. Garner 98'in ilk atlayışını balonla 1796 yılında yapar. Garnerin hikayesi bir hayli enteresan; XVI. Lui'nin posta şefi hapistir ve Garner'in hapisten kaçması için kendisine yardım etmeye çalışmaktadır. Bu iş için 6 Temmuz 1794 tarihinde iki yatak çarşafını kullanırlar. Garnerin bu kurtuluştan sonra yukarda açıkladığımız ilk paraşütle atlayışını kardeşinin kullanmakta olduğu balona bağlanmış paraşütle irtibatlı bir sepet içinde yapar. Garnerin balonla ilgili olan ipi kardeşi kestikten sonra sallantılı bir şekilde yere iner. 1796 yılında bu atlayışını bir çok denemeler daha izler. Bu denemeler Garnerin, çalışmalarını dahada geliştirir. 22 Ekim 1797'de Gamerin balonla 700 mt. yükseğe çıkar. bu yükseklikten yaptığı atlayışı büyük bir kalabalık izlemektedir. Seyirciler arasında bulunan o zamanın fizikçilerinden Lalande paraşütün iniş süresince özellikle yere temas ederken büyük tehlikelere sebep olan rakkas hareketini önlemek için paraşütün tepe noktasının delinmesini teklif eder. Bu delik bugünkü paraşütlerde dengeli düşüşü buradan kaçan hava sayesinde saglayan, baca adı verilen tepe deliğinden başka bir şey değildir.

Gamerin'in bu konudaki çahşmalarını eşi Jean Genevieve devam ettirir, ve 11 Ekim 1802'de ilk paraşüt brövesini alır. Bu paraşüt brövesinde paraşüt'ün tarifide şöyledir:

Balon patladığı veya buna benzer bir hasara uğradığı zaman yere inişini yavaşlatmaya yarayan düzeneğe paraşüt denilir. Bu düzenek esas itibarı ile balon sepetini taşıyabilen kumaş bir kubbe, bir ip ve kubbeyi açık bulundurmaya yardım eden ağaç bir kiriş veya çemberden yapılmıştır. Balondan aynlırken paraşüt kubbesinin içine hava doluşu bu kiriş ile kolaylaştınnlır.

130 kg. ağırlığındaki bu paraşütün çapı 7.80 mt. idi. Garnerin'in kendisi çalışmalarını Fransa dışına da götürür. Nitekim 1802 yıhnda ipekli kumaştan yapılmış 32 panonun birbirine eklenmesinden meydana getirilen 23 feet'lik bir paraşüt ile Ingiltere'de Londra civarmda önce 2000 ve daha sonra da 8000 feet yükseklikten gösteri atlayışları yapar.

 

 

 

 

 

 

 

Şekıl4

 

Garnerin'i bu gösterilerde seyretmiş olan Robert COOKÎNG adındaki bir İngiliz uzun yıllar çalıştıktan sonra bir paraşüt yapmayı başanr. Cooking bu çalışmalarında paraşütün rakkas hareketini durdurabilmek için büyük çaba gösterir ve bu amaçla bir paraşütüne konik bir biçim verir. Ama bu şekle sokmuş olduğu paraşüt Kent şehri civarında 5000 feet yükseklikten yapmış olduğu bir atlayışta kendisinin ağırlığına dayanamaz ve paraşütü tıpkı bir şemsiye gibi dikey ekseni üzerine kapanarak ölümüne sebep olur ve Cooking bu nedenle tarihe ilk paraşüt kurbanı olarak geçer.

Paraşüt ile ilk kurtarma olayı

1808 yılında Varşova üzerinde seyretmekte olan bir balon yanmaya başlayınca Yordaki kuparento adındaki baloncu çok yüksekten paraşüt ile atlamak suretiyle hayatını kurtarır.

1838 yılında ise balonu infilak ettiği zaman John Wise isimli Amerikalı baloncunun paraşüt ile atlamış olduğu yükseklik 13.000 feet idi. Wise konkav biçimindeki paraşütünün askı iplerinden faydalanarak Penyslvanie'de yere indiği zaman, zamanın basını bu olayı büyük bir mucize olarak tanımlamakta idi.

Ancak, bütün bu paraşüt atlayışları balon sepetine benzeyen bir düzenin içine girdikten sonra uygulanmakta idi. Paraşütçüler balon sepetinden atlamıyor, sadece içinde bulundukları sepeti balona bağlayan ipi keserek paraşüt sepetinin içinde ayakta oldukları halde iniyorlardı. Bu durum XIX. asrın sonuna kadar devam eder. Bu asrın sonuna doğru, paraşüt ile atlayanlar kendilcrini doğrudan doğruya paraşüte bağlayan kolonlardan faydalanmaya başlarlar.

Bir kablo aracılığı ile açılışı sağlanan otomatik açılışlı paraşüt ile ilk atlayış 1885 yılında Amerikalı Thomas Baldvvin tarafından yapılır. Otomatik atlayıştan çıkanlan anlam, atlayıcının balon sepetini terk ettikten sonra hiçbir harekette bulunmadan vücut ağırlığının yardımı ile paraşütün kendi kendine açılması durumudur. Baldwin'in katlayarak bir çanta içinde yerleştirmiş olduğu paraşütü bu konuda yeni ufuklar açmıştı. Ancak bu paıaşüt gerektiğinden başka zamanlarda pek kullanılamıyordu. Atlayış anında baloncu paraşütü bir kilit aracılığı ile meşin kolanlarından balona bağlıyor ve serbest düşüş anında vücudun ağırlığı ile askı ipleri çantadan çekiliyor ve sepetten dışan çıkan paraşüt kubbesi yavaş yavaş hava ile dolmaya baçlıyor ve bu sayede paraşütçü hava ile şişmü} bir paraşüt ile havada kalabiliyordu.

Birinci Dünya Savaçında kullanılan paraşütler hep bu teknik üzerine yapılmıç ve 800'ü aşkın baloncu çeşitli nedenlerle artık kullanılmaz hale gelen balonlarından atlayarak bu sayede hayatlarını kurtarmışlardır. Uçak pilotlarına gelince tıpkı batan genninin kaptanı gibi iniş yapmayı veya uçakla birlikte yere vurarak parçalanmayı tercih ediyorlardı. Buna rağmen pilotlar kendileri için bir kurtarma aracı aramaktan hiçbir zaman vazgeçmemişlerdir. Ama, Birinci Dünya savaşmın sonuna kadar paraşüt bir kurtarma aracından çok bir gösteri aracı durumundadır. Gerçekten bu tarihlerde paraşüt üzerindeki gelişmeler hep uçaklardan yapılan gösteriler ile elde edilebilmişti.

Bu tarihlerde yapılan gösteriler, seyircilere korku ve heyecan dolu dakikalar yaşatmaktaydı. Gösteriler şimdiki gibi uçaktan değil, balonlardan yapılıyordu. Paraşütçü, paraşüt ile olan bağlantısını paraşütün altına yerleştirilmiş olan bir trapez aracılığı ile sağlamaktaydı. Balonun yükselişi süresince paraşüt açık olup seyirciler tarafından görülüyor ve zaman ilerledikçe yüksekte ufak bir nokta gibi kalan paraşütçü seyircilere daha büyük bir heyecan veriyordu. Paraşütçü atlayabilmek için kubbenin tepe noktasındaki balona bağlı ipi kesiyor ve tutunarak trapezin demirine iniyordu. Bütün bu hareketler seyirciler tarafından rahatlıkla görülürdü.

Seyircilerin daha fazla dikkatlerini üzerlerine çekebilmek için paraşütçüler trapeze bazen tek elle, bazen ayaklan ile bazen de çeneleri ile tutunuyorlardı. Bunların içinde. tropez demirine evvela oturup, sonrada düşüyormuş gibi geriye doğru hareket yapanlara ve bazen emniyet kemeri bile kullanmayanlara rastlanıyordu.

Ancak zamanla bu tip gösteriler seyirciler icin enteresan olmaya başladı. Bu konuda ilk yenilik Charles BROADWICK tarafından yapılır. Broadwick de herkesin göreceği şekilde balondan çıkıyor, ancak paraşütünü bir ceketmiş gibi kendi üzerine monte ediyordu. bu günkü statik kabloya benzer bir kordonun ucu balonun trapezine, diğer ucu ise paraşütün torbasına bağlanmaktaydı. Atlayanın üzerinde paraşüt yokmuş gibi trapezden düştüğünde bu kordon paraşütün açılışını ve tehlikesizce yere inişi sağlıyordu. Başlangıçta bu manzara izleyenleri şoke etmişti. Onu ilk defa görenler paraşüt açılıncaya kadar dehşet içinde kalıyor sonra da hiç yoktan ortaya çıkıyormuş gibi görünen paraşütünün bu sefer de açılacak mı açılmayacak mı diye merak ediyorlardı. Bu şekilde birkaç saniye kadar devam eden serbest düşüş bir anda bundan evvelki atlayış gösterilerini demode duruma sokmuştu. Paraşüt askı iplerinin trapez demiri yerine Broadwick'in kendi üzerinde bulunan bir torbaya monte edişi kendisini bir anda bütün Dünyada meşhur etmişti. Bu atma kordonu prensibi daha sonra askeri T-7 paraşütlerinde de uygulandı ve bu paraşütlere statik kablo ile açılan otomatik paraşütler adı verildi.

Broadwick'in kızı da babasının izini takip eder ve Dünyanın ilk paraşütçü kızı olarak isim yapar. 1908-1916 yılları arasında balon ve uçaklarından yapmış olduğu 600'den fazla atlayış ile büyük halk kitlelerini heyecan içerisinde bırakır. 1915 yılında Broadwick ve kızı Tiny askeri otoriteler için bir gösteri atlayışı yaparlar. Bu gösteri de Glenn Martin'in uçağından atlayan Broadwick'in iniş süresince bir sigara yakmış olduğu hayret ile anlatılanlar arasındadır. Askeri otoriteler bunun gibi daha birçok gösteri atlayışlarını seyrederler. Ancak o tarihe kadar paraşütün hiçbir zaman askeri maksatlar ile kullanılacağrın akıllarına getiremezler.

Yine bu sıralarda baloncu ve pilot Leo Stevens elle idare edilen bir kablo ile uygulanan bir paraşüt gerçekleştirir. Paraşütün bağları, köseledendir. 1908 yılında yapılmış olan bu paraşüt hiç de öyle elle kumandalı olarak açılan bir paraşüte benzememektedir. Bizim anladığımız kadanyla bu paraşüt bugün özellikle orduda kullanılmakta olan statik kablolu otomatik paraşütlere benzemekteydi.

Arthur LAPHAN ve Frederic LAW, Stevens'in yapısı paraşüt ile aynı yıl içinde pek çok atlayışlar yaparak Hürriyet heykeli. köprüler ve benzeri enteresan yerlere inişler yaparlar. Bu tarz atlayışlardan birinde Lapham kaza ile uçaktan düşer. Yükseklik her zaman atlamış olduğu 100 metre kadardır. 75 metrede paraşütü hava ile dolmaya başlar, ancak seyirciler kendisini son olarak baş döndürücü bir süratle koruluk bir bölgeye düşerken görmüşlerdir. Süratle kurtarmaya gidenler kendisini koltuklarına kadar bir bataklığa gömülmüş, biraz hırpalanmış bir durumda bulurlar, paraşütü ise bir kenarda durmaktadır.

PARAŞÜT KURTARMA ARACI

Paraşüt Amerika'da bir gösteri aracı durumunda iken, Avrupa'da pilot ve baloncular için bir kurtarma aracı aranmaktadır.

Bu sırada Fransız, Aero Kulübü bu buluşu gerçekleştirecek olana 10.000 frank ödül koymuştur. tlk buluş ttalya'dan gelir. Pino ismindeki ttalyan pilot, paraşüte açma mekanizması görevi yapacak bir takke yapmıştır. Pilot uçağını terk edecek kadar müşkül durumda kaldığı anda yapacağı tek hareket bu takke biçimli düzeni uçaktan dışan atmaktı. Bu hareket yapıldığı zaman takke uçağın altına yerleştirilmiş olan bir paraşütü çekip alıyor, hava ile dolmuş olan paraşüt de pilotu yerinden söküp çıkanyordu. Bu buluş benimsenmek üzere iken ortaya bir soru atıldı: "Böyle bir zor durumda pilot uçağı ne şekilde terk edecekti? "Bununla beraber fikir enteresandı, nitekim Pino'dan sonradır ki bir açma mekanizmasının kullanılma düşünüşü benimsenir.

1911 yılında pilotların zor durumda uçağı terk etmede kullanacakları bir buluş gerçekleştirilir. Ama paraşüt ile uçaktan atlayış ilk defa Amerika Birleşik Devletlerinde uygulanılır. Ancak aradan yıllar geçmesine rağmen bugüne kadar iki isim üzerinde hala bir birleşme olamamıştır. Bazılarına göre bir isim Grant Morton, bazılarına göre ise Albert Berry'dir.

1911 yılında Morton isimli bir akrobat Wright tipi bir uçaktan Californiya'da Venice Beach üzerinde bir atlayış yapar. Bu atlayış nedeni ile atlayış anında uçak kontrolünün elden çıkacağını düşünerek Morton'u uçağından atlayış yapmak üzere kabul eden Phil Pharmalee adındaki pilotun kendisini büyük bir riske sokmuş olduğu kanısı o zamanlar çoğunluktaydı. Gerçekten hemen herkes pilotun bu hareket tarzını olağanüstü bir durum olarak değerlendiriyordu. Morton ise o güne kadar denenmiş bugünküler gibi bir çanta veya torba içine yerleştirilmiş bir paraşüt ile atlamıyor, kendisinin itina ile katlamış olduğu ve uçağı terk ettiği anda bile kollarımn arasında olan bir paraşütle atlıyordu. Morton, kendi seçmiş olduğu bir yükseklikte uçağın kanadına çıkmış, sonra istediği pozisyonu almış ve bu arada kubbeyi yavaş yavaş kollarının arasında bırakmaya başlarrnş, ama kubbe hemen hava ile dolduğundan Morton kendini bir anda havada bulmuştu. Atlayıştan sonra uçak pilotunun etrafını saran meraklılar ise Morton'un atlayışmın uçak pilotajını etkilemediğini ögrendikleri zaman şaşırıp kalmışlardır. Bu sökıne adını vereceğimiz metod ile uçaktan ilk atlayış yapan paraşütçünün Yzb. Alber Berry olduğu şeklindedir. Paraşütün bir kurtarma aracı olabileceğini ispatlamak amacı ile ilk defa olarak 1 Mart 1912 tanhinde atlayış yapan Berry'nin paraşütü uçağa asılı bulunan metal bir koni içine yerleştirilmişti. Atlayışın yapılacağı sırada pilot Anthony Jannus 750 metre yükseklikte uçarken kaya kaya uçağın dışındaki iniş takımı, teker miline kadar gelmiş ve burada bir nevi trapeze tutunmuş bir pozisyon almıçtı. Beline bir kemer bağlamış olan Berry kendini boşluğa bırakıp 10 mt. düştükten sonra paraşüt metal koniden çözülmeye başlamış ve hemen hava ile dolmuştu. Yere sapa sağlam inen Berry hemen ertesi günü atlayışını tekrarlar.

Bu tarihten sonra paraşütler için değişik model yapımı çahşmaları pek çoktur. Ama birçok kişilerin bu uğurda hayatlarını bile kaybetmelerine rağmen uzun süre başarılı bir sonuç alınamaz. Bu tip çalışmalar yapan Avusturya'lı terzi Fransız Reichalt "Yarasa kanatları" adı ile meydana getirdiği özel düzeni ile Pariste Eiffel kulesinden atlar ve hayatını kaybeder.

Bu konuda ilk olumlu sonuç Alman Paul latterman ve Kathe Paulus tarafından gerçekleştirilir. Elde etmiş oldukları paraşüt sisteminin açılışı bir statik kolon ile sağlanmakta olup katlandıktan sonra bir açma çantasının içine yerleştirilmektedir. Her ikisi de yere iniş süresince arka arkaya 5-6 paraşüt kullanmak suretiyle şöhret yaparlar. Latterman bu atlayışlardan birinde ölür, ancak Kathe uzun süre yaşar ve alman ordusunda kendi yapısı olan paraşütlere yine kendi isminin verilmiş olduğu günlere kadar erişir.

Birinci Dünya Savaşı süresince özellikle Fransa'da çeşitli paraşütler gerçekleştirilir. Ancak bütün bu çalışmalara rağmen hiçbir askeri uçaktan bir paraşüt atmasını girişildigi aörülmez. Aslındn pilotlar da bu tarzda bir tecrübeye kolay kolay yana'î'rnyorlardı. Bu tarihlerde bu konunun üzerine düşen nadir pilotlardan Beachy adındaki akrobasi pilotu da bir gösteri atlayışından sonra kabotaj olunca bu düşünüş daha da kuvvetlenmişti.

Buna rağmen bu devrede Broadwick, Floyd Smith, Leslie Irving gibi birçokları bu tarihlerde dumıadan gösteri atlayışları yapıyorlardı ve bu gösteri atlayışları iledir ki paraşütçülüğü bugünkü durumuna daha yaklaşır bir kaliteye erişebilmiştir. Ancak bu gösteri atlayışları çağımızda bile devam etmekte olan bazı güçlükler ile karşı karşıyaydı. Bu endişe emniyet yönündendi ve bir ölçü içinde bu günde vardır. Uçuşta insan hayatını kurtaracak bu düzene askeri otoriteler hala bir akrobasi aracı diye bakarken, balonlar yine paraşüt ile donanıyor, pilotlar ise bu araca karşı aynı güvensizligi sürdürüyorlardı.

Nitekim Birinci dünya Savaşında birçok pilot paraşüt ile atlamaktansa yere vurup parçalanırken, bir çok baloncu da paraşütle atlayarak yaşamlarını sürdürüyorlardı. Bu amaçla Ingiliz Spencer, Amerikalılar Stevens, Fransızlar ise S.T.A. tipi fakat çalışma sistemi olarak bir birinin aynı olan paraşütleri kullanmaktaydılar. Baloncular devamlı olarak paraşüt taşımıyor fakat paraşütlerini balonun sepedinde bulunduruyorlardı. Paraşüt torbaları diğer ucunda bir kilit bulunan bir kolana bağlanmış bulunmaktaydı. Balon terk edileceği anda atlayacak olan kişi bu kilidi kendi bağlama kolanlarına takıyordu. Bundan sonra düşüş devam ederken paraşüt torbadan çıkıyor ve düşmekte olan insanın ağırlığının da yardımı ile havayla dolarak açık duruma getiriyordu.

1917 yılında enteresan bir olay olur. Bir Alman uçağı müttefik hatlarını bombalama görevi almıştır. Pilot için talihsiz bir gün; uçak isabet alarak yanmaya başlamıştır ve pilotun gayretleri fayda vermemişür. Uçak spirale girerken pilot paraşüt ile atlamayı başaru". Alman pilot hayatını paraşüt sayesinde kurtanr. Bu tarihten sonradır ki bütün Alman pilotları uçaklarına paraşüt almaya başlarlar.

1918 yılından itibaren İngiliz, Fransız ve Amerikalılar da uçaklarına paraşüt almaya başlarlar. Ancak, pilotlar uçağa bağlı bir açma makanizması ile otomotik olarak çalışan ve çalışmalarında zaman zaman arıza görülen bu paraşüt ile atlamaktansa uçakta kalarak son defa da olsa şanslarını denemeyi tercih ediyor ve yine aralarından pek çoğu kendini boşluğa atmaktan nefret ediyorlardır.

Yine bu tarihlerde, Savaşın sonlarına doğru Amerikalı bir paraşütçü grubu Mac Cook'un Ohio, Daytondaki arazisinde pilotların paraşütlerini gayet rahat ve emin bir şekilde kullanabileceklerini kanıtlamak için çaba göstermekteydiler. Bu paraşütçüler grubu Bnb. L. Hoffman, Leo Stevens, Glen Martin, Floyd Smith, Guy Baal, Leslie Irvin, Jabes M. Russel, J.J.Higgins ve Ralph Bottriel'den kuruluydu. bunlardan Stevens 1908 yılından beri kumandalı paraşüt üzerine etüd yapmaktaydı idi. 0 zamanlar bu konuda çalışanların çoğunluğu serbest düşüş sırasında açabileceğine akıl erdiremiyor ve hemen hepsi de boşlukta düşmekte olan bir kimsenin şuur ve melekesini kaybedeceğine, kayb olmadığı takdirde ise hareket yeteneklerinin paralize olacağına, bundan başka paraşütçünün hareket edebilme yeteneğine sahip olamayacağına inanmaktaydılar.

Yukarıdaki sorunun cevabı paraşütçülüğün. Edison'u kabul edilen 20 yaşlarındaki baloncu, pilot ve paraşütçü leslie Irvın'e nasip olur. Bir aı'a sirkte çalıçan Irvin'in reklamı "Göklerin Kralı" şeklinde yapılmaktaydı. Bu sirkle 25 mt. yüksekten atlayan Irvin aşağıda gerili olan ağa düşünceye kadar istediği bütün hareketleri düşüş sırasında serbestçe yapıyordu. tşte Irvin buna dayanarak serbest düşüş sırasında bilinçli bir şekilde hareket edebileceğini ve istediği zaman deklanşörü çekerek paraşütünü açabileceğini iddia etmekteydi.

"Bunu yapabileceğime eminim" diyen Irvin, Bud Sellick ile yapmış olduğu bir konuşmada: "Ama herkes bunu yapabilecek yeleneğim olmadığından o kadar emindiki, artık bende kendimden çüphe etmeye başlamıştım. Her ne kadar 200 paraşüt atlayışı ve file üzerine pek çok serbest düşüçler yapmış isem de artık ben de onların fikirlerini paylaşanlardan biıi olmuştum. Buna rağmen biraz cndişeli de olsam bu arzumu uygulamaya hazırdım." şeklinde hislerini anlatır.

Irvın çeşitli tiptu pekçok para§ül gerçekleştirirken bir yandan da bunların Amerikan hükümeti tarafından kabul edilmesi çabasını gösterir. Bu paraşütlerin hepsi de daha çok kablo yardımı ile açılan otomatik tipte paraşütler olduklarından red edilirler. Bunun nzerirte Irvin bu günkülere çok benzeyen ilk serbest (paraşütçü tarafından açılan) paraşütü yapar ve bundan sonra da serbest atlayışı ilk yapan insan olma amacı ile hayatını bu tehlikeli oyuna koymaya karar verir.

1918 Nisan ayında, ipekten yapılmış A tipi, pamuktan yapılmış B tipi paraşütleri ile Floyd Smith'in yönetimindeki DH uçağına binerek bu tehlikeli denemeye girişir.

Floyd, uçağa 450 mt. yükseklik aldırdıktan sonra uçağın bumunu Mac Cookun arazisine çevirmişti. Bu arada küçük bir meraklı grubu da uçağı yerden izlemekteydi. Irvin uçağın dikey olarak tam bu arazi üzerine gelmesini bekler ve sonra uçaktan çıkarak kendisini boşluğa bırakır.

Olay Irvin tarafından "herhangi bir şekilde korkum yoktu gecikmeyeceğimi ve deklanşörü rahatça çekebileceğimi biliyordum. Bunun için de uçaktan yeteri kadar ayrıldıktan sonra deklanşörü çektim" diye anlatılır. Bugün 50-60 saniyenin çok üzerinde serbest düşüş yapanlar için bu büyük bir şey değil gibi görünürse de düşünüldüğü zaman bugünkü serbest düşüş yapanların ancak Irvin'in atlayışından sonra bu günkü düzeye çıkma yeteneğini elde ettikleri nedeni ile bu atlayışın değeri daha artar.

Irvin'in bu atlayışta kullandığı paraşüt deklanşörün çekilişi ile mükemmel bir şekilde açılmış, ancak açıldıktan sonra başlayan bir rakkas hareketi yere düşüşte Irvin'in ayak bileğinin kınlmasına sebep olmuştu. Bununla beraber Irvin amacına ulaşmış ve kumandalı bir paraşütün herkes tarafından kullanılabileceğini ispatlamıştı. Bundan böyle uçağa bağlı bir açma kordonuna gerek yoktu zira herkes paraşutünü istediği zaman kendisi açabilecekti.

trvinin paraşütü 40 pano ve 49 askı ipinden meydana geliyor ve kubbenin tam orta kısmında lastiklerle ayarlanan bir kenar bandının çevrelediği 128 cm. çapında bir baca deliği bulunuyordu. Gerek açma makanizması ve gerek diğer hususları ile bu paraşüt bugünkülere sistem yönünden en çok benzeyeni idi.

Paraşütçüler grubu rakkas hareketini önleme amacı ile yeni bir çalışmaya girişir, bu çalışma ise kubbenin şekli için yeni bir anlayış getirmişti. Üstteki baca deliğinin çapı 30 cm.nin altına indirilirken, etrafında daha küçük altı adet diğer baca deliği dolaşıyor ve bunun 1 mt. kadar altına 5 cm. genişlikte açılmış olan bir yank kubbeyi dolaşıyordu. Pano adedi 40 dan 36'ya indirilmişti. Kubbeye konkav bir biçim verilirken 60 cm. çapındaki paraşüt çantasının boyu da küçültülmüştü. Bütün bu çalışmaların birinci sorumlusu Floyd Smith ve Leslie Irvin'di.

Bu olaydan üç ay sonra baloncular tarafından kullanılan İngilizlerin "koruyucu melek" adındaki paraşütü Mc Cook'a getirilir. Irvin ile birlikte Ingiliz kraliyet hava kuvvetlerinden R.A.Caldweel'de atlayacaktır. bu paraşüt de açma kablosu ile çalışmakta idi. Gösteriyi yapmak için Calweel uçaktan atladığı zaman beklenmedik bir olay olmuş ve kablo kopmuştu.Bu Caldwell'in sonu oldu. Ama onun ölümü orada hazır bulunanlara da bir gerçeği öğretti; boşluğa atlayan insan hemen ölüm ile karşı karşıya değildir. Zira olayı izleyenlerin hepsi gayet iyi görmüşlerdi ki Caldweel başlangıçtan yere çakılıncaya kadar paraşütünü açabilmek için büyük bir gayret ve çaba içindeydi. Bu tarihten sonradır ki emercensi atlayışlarıda otomatik paraşüt kullanılması yasaklanmıştı.

Bir yıl sonra (1920) Le Roy B.Jahn kendi tasarı ile buluşu olan yeni bir paraşütü denemek ve kanıtlamak üzere Mc Cook'a gelir. Jahn, yaklaşık olarak 1 m. 20 cm. uzunlukta dört lastıği paraşütün etek alt kenarındaki takviye şeridine dikmişti. Yapılan birçok denemeler sonunda bazı noktalan zayıf görünen paraşütünün ne kadar emniyetli olduğunu kanıtlamak için ve ne gibi deği§iklikler yapılacağını belirtmek için Jahn atlayış izni istedi. Jahn'ın bu atlayışlar için bir de tecrübe atlayıcısı vardır. 0 Connor adındaki bu deneme paraşütçüsü paraşütünün ne kadar emniyetli olduğunu göstermek için kendisine verilen yedek paraşütü reddetti. Bununla beraber denetleme komisyonundakiler kendileri tarafından temin edilip, bağlama kolanlarıın ğöğüs kısmına takılmakta olan bir yedek paraşüt olmaksızın böyle bir atlayışın yapılmasına izin vermeyince O'Connor çaresiz yedek paraşütü alarak kuşandı.

Bir USD-9 uçağı ile 600 mt. yükseğe çıkan O'Connor buradan atlar ve açma mekanizması da hemen çalışır. kubbe çantadan çıkar, ancak rüzgar nedeni ile tamamen hava ile dolarak açılamaz. O'Connor 300 metre yüksekliğe kadar, mum haline gelmiş paraşütünü açabilmek için bir hayli uğraşır ve muvaffak olamayınca da yedek paraşütünü açar. Bu paraşüt de bir süre asıl paraşüte dolanacak gibi olursa da çok geçmeden hava ile dolarak şişer. O'Connar bu suretle Irvin ve arkadaşların yapısı olan bir yedek paraşüt sayesinde hayatını kurtararak yere iner. Bu denemede Jahn'ın paraşütü de kubbenin katlanmış katlan arasına bu şekilde yerleştirmenin faydadan çok zarar getireceğini göstermiş olur.

Burada gecikmeli paraşüt atlayışlarına geçmeden önce bir noktaya değinmek istiyoruz. Paraşütçülüğün gelişmesine ait çeşitli konularda zamanımıza kadar bazı anlaşmazlıklar gelir. Örneğin ilk serbest atlayışın Irvin tarafından yapılmış olduğu kabul edilirken Fransızlar bu atlayışın 1919'da Fransız Lallemand tarafından yapıldığını aynı tarihte Irvin tarafından yapılan atlayışın ise ilk gecikmeli atlayış olduğunu iddia ederler.

GECiKMELi ATLAYIŞLAR

1924 yılında bir tartışma ve bunun sonundaki bir bahis sonucu ilk gecikmeli atlayış yapılır. Bilindiği gibi o zamanın otoritelerinin çoğunluğu uzun bir serbest düşüşün ölümü veya en azından bir şuur kaybına sebep olacağı zan ve iddiasında idiler. Bunlar, aynı şekilde serbest atlayıcılar çoğunun paraşütlerini şans ile açtıklarını ve birkaç saniyelik bir gecikmenin de onların hayatlarına malolacağını iddia etmekteydiler. Diğer bir kısmı da serbest düşüş süresince insanın bilince sahip olacağını, ancak süratin ve düşüşün etkisi ile herhangi bir hareket yeteneğine sahip olamayacağı kanısındaydılar. Bir gün kara ordusu çavuşlarından Randall Bose bir arkadaşı ile paraşütünü açmadan 300 metrelik bir serbest düşüş yapabileceğine dair iddiaya girişir. Gerçekten Bose uçaktan atlar ve 550 metrelik bir serbest düşüş yaparken bir yandan iddiasını kazanır, diğer yandan da Dünyanın ilk gecikmeli atlayış yapan paraşütçüsü olma ünvanını kazanır.

Bu sırada balonlardan yapılan gösteri atlayışları, fuarlar ve buna benzer diğer yerlerde en göze çarpıcı hareketlerdendi. Sıcak hava ile yükselen balonlarda atlayıcı bazan tek elle, bazan vücudunun diğer organları ile altta sallanan trapeze kadar iniyor ve buradan atlayışını yapıyordu. Bımlardan Jack Clapp 75 yaşına kadar atlayış yapmaya devam eder. 73. doğum gününü bile paraşüt atlayışı yaparak kutlayan Clapp ayrılma metodu ismini verdiği bir usül uygulamakta idi. Buna göre Clapp evvela bir paraşüt ile atlıyor sonra bunu bırakarak bir ikinci ve onu da bırakarak bir üçüncü paraşüt açıyordu. Enteresan olan husus Clapp'ın gösterilerini 1920 yılında yapmış olması idi. Kendisinin anlattığına göre seyirciler bundan büyük bir heyecan duymakta idi. Üç ayrı paraşütün kullanılması Clapp'ın üç defa ayrı ayrı ölüm ile karşı karşıya geldiği kanısı vardı izleyenlerde. Bunun bir de diğer bir gerçek yönü vardır; aşağıda yeterli emniyet mesafesinin kalmayışı nedeni ile paraşütün tam olarak şişmesine zaman yetmediğinden pek çok paraşütçü hayatını kaybetmişti. Ama Clapp yaşamakta olan paraşütçülerin hemen hemen en tecrübelisiydi. Yaptığı atlayışlardan birinde ayağı alçıda iken ağaçların arasına inmekten bile çekinmemişti. Diğer bir atlayışının da hiç beklemediği halde göle yapmak zorunda kalmıştı.

1928 yılında üç deniz astsubayı oldukça alçak sayılacak bir yükseklikten atlarlar. Amerika'da yapılan bu atlayışta birincisi 800. ikincisi 900, üçüncüsü ise 1200 metrelik bir serbest düşüş yapar. Bu atlayışta her üçü de şiddetli bir açılış şoku ile karşı karşıya kalırlar. Bunun üzerine Stub Cambell adnıdaki 2000'in üzerinde atlayış yapmış 60 yaşının üzerindeki paraşütçü, paraşütün açılış şokunu azaltma çalışmalarmu gınşır. Ne yazık ki yapmış olduğu paraşüt ümit edilen kalitede olmadı ve açılış ile birlikte parça parça olan paraşüt, kubbesi bir ölüm düşüşüne sebep olur.

Aynı yıl Spud Maning adında 18 yaşında bir genç ilk paraşüt atlayışını yapmaktadır. Bu genç yaptığı gecikmeli atlayışlar ve vücudunun çeşitli yerlerine koymuş olduğu un ile havada yapmış olduğu hareketler atlayışlarını izleyenlere göstererek meşhur olur. Zamanımızda paraşütçüler 4000 - 4500 metre yükseklikten kolaylıkla (tüpsüz limit yükseklik) atlamakta buna karşılık bazılarının 150 mt. yedek deklanşöre elini atmayanlara rastlanıyordu. Maning 1932 yılında 5000 metreden atlar ve 4600 metrelik bir serbest düşüş yapar.

Spud Maning'in modem paraşütçülüğün babası olduğu söylenir; zira bacakları ve ayaklarının durumunu zaman zaman değiştirerek havadaki pozisyonunu değiştirmeye ve bu arada ilk defa olarak haç pozisyonunu alarak bilinçli bir şekilde dengeli serbest düşüş yapmasını başaran ilk paraşütçüydü. O... 1933 yılında uçağı ile Michmgan gölüne düşerek ölür. Ancak oğlu Denny ve kızı Barbara halen Amerikanın sayılı paraşütçüleri arasında bulunmaktadırlar.

1920 ve 30 yılları arasındaki paraşüt atlayışları, bayramlarda, pikniklerde ve buna benzer toplantılarda dikkati çekmek için yapılırdı. Başlangıçta genellikle balonlardan yapılan atlayışlar sonraları tamamen uçaklardan yapılmaya başlanmıştı. Bu arada bazı akrobatların daha değişik araçlar kullandıkları görülmüştür. John Tranun bunlardan biridir. Pasadenada köprüsü üzerinden yapmış olduğu bir atlayışta 50 metrelik bir serbest düşüşten sonra paraşütünü açar. Suya indiği zaman sapasağlamdır. Bundan sonra daha bir çok atlayış yapar. Paraşüt atlayışını çok daha değişik şekilde deneyenler de vardır. Elmer Hahn motosiklet ile kendisini La Jolla falezinden aşağı bırakır, paraşütünü de açar ama paraşütü hava ile dolmaya vakit bulamaz ve Hahn pasifık denizinin dibini boylar.

PARAŞÜTÇÜLÜĞÜN ASKERİ ALANA GİRİŞİ

1925 yılına kadar paraşütçülükte en ileri memleket Amerika'dır. İşte bu sırada Amerika'yı ziyaret etmekte olan Rus askeri ateşesi Serj Mienov halkı heyecandan heyecana sürükleyen paraşütçülerin gösterilerine karşı çok büyük bir ilgi duyar. Onun Rusya'ya döndükten sonra yapmış olduğu açıklamalar Kremlin üzerinde büyük etki yapar. Çok geçmeden Rusya'da kız ve erkekler için paraşüt eğitim merkezlerinin açılmaya başladığı görülür. Kısa zamanda paraşüt konusunda Rusya'da büyük bir çalışmaya geçildiği fark edilir.

Ruslar llk defa olarak 1927 yılında yapılan bir askeri manevrada 9 paraşütçü kullanırlar. Paraşütçülerin görevi düşman hatları gerisinde bir köprüyü uçurmaktır. Bu tarihten sonradır ki modem harplerde köprüler paraşütçüler için daima ideal bir hedef olarak kabul edilir. Bu harekat sırasında paraşütçüler kuvvetlerinin az olmasına rağmen düşman karargahını bütün subayları ile birlikte esir almak başansını gösterirler. Paraşütçülüğün askeri alandaki kullanılışnı ilk defa gösterme bakımından enteresan olan bu olay Bud sellick'in kitabında 1927 tarihinde gösterilirken Jean Pellandini, 26 Temmuz 1930 tarihinde Voronejde bir teğmen ve 9 er şeklinde açıklama yapar.

Gerçekte paraşütün askeri alanda kullanılması fikri ilk defa Fransa'da doğar 1918 yılında Evrart ismindeki bir Fransız subayı 1918 Ekim ayında, beş kişi ile paraşütle Ardenler üzerine atlayarak düşman gerisindeki elektrik santralleri ve demir yollarını tahrip etmeyi düşünür. Aynı tarihlerde Fransa'daki Amerikan birlikleri komutanı General William Metchel! Menin bölgesinde düşman gerilerine bir tümeni paraşütle indirmeyi tasarlar. Ancak böyle bir uygulama 2000 uçağa ihtiyaç göstermekteydi. bu nedenle bu tasan bir fıkir olmaktan ileri gidemez. Böylece buradan çıkaracağımız sonuç yukarıda açıklanan iki olay ile askeri paraşütçülüğün Rusya'da başlamış olduğu husustur.

1934 yılında, 1000'e yakın eğitim merkezi açmış olan Ruslar 20000 1937 yılında ise 100000 paraşütçüye sahip olurlar. 1935 yılında Dünya'nın ilk hava indirme kolordusuna sahip olan Ruslar, aynı yıl içinde bu kolorduyu uçakla Moskova'dan Vladivostok'a uçakla taşırlar. 1936 yılında Kiev yapılan büyük manevralarda Ruslar iki tabur gücünde bir kuvvet 10 dakikada bütün hafif silahlan ile hedef olarak verilmiş olan bir şehrin yakınlarına indirmeyi başarırlar. Ruslar paraşütçü kıt'aları ilk defa olarak 17 Haziran 1940 tarihinde Finlandiya'ya karşı kullanırlar.

1930-1935 yılları arasında Kızılordunun yapmış olduğu çeşitli gösterilerden sonra Fransız Silahlı Kuvvetler yetkilileri de konuya büyük bir ilgi duyarak kara ordusundan üç, Hava Kuvvetlerinden bir subayı staj görmek üzere Rusya'ya yollarlar. Rusya'dan paraşüt öğretmeni olarak dönen bu subay grubu 1935 yılında bir askeri paraşüt eğitim merkezi kurarlar. Bu eğitim merkezinde 1935 yılı ekim ayında eğitime başlayan 12 öğrenci, 1936 yılında kursu bitirir. Bu çalışmalar sonucunda Fransız Genel Kurmayından Hava Kuvvetlerine bağlı bir Hava Piyadesi sınıfı kurulması fikrini yaratır. Bu amaçla da ilk staja katılmış olan dört astsubay paraşüt öğretmeni olarak diğerlerinin arasından ayrılır.

18 Ocak 1937 Kara Ordusundan 30 Subay ve Astsubay paraşüt eğitim merkezine katılır. Bu eğitime katılanlar ilk atlayışlarını 8 Şubat 1937 de yapar ve 120 kişilik iki bölükten kurulu bir tabur halindeki ilk hava piyadesi de bu suretle Fransa'da kurulmuş olur.

Stalin'in paraşütçü birlikleri Almanları da çok ilgilendirmiştir. Nitekim Rusya'ya bu konuda gözlemler yapmak üzere gönderilmiş olan bir gözcü Almanya'ya döndüğü zaman raporunu doğrudan doğruya Hitlere vermiştir. Verilen emir Staackende bir paraşüt okulunun yapılması şeklindeydi. Hitler, ilk olarak Göringden kendi muhafız alayının paraşütçü olarak yetiştirilmesini ister. Ancak bu iş için bir tek gönüllü bile bulunmaz. Bunun üzerine Göring bir paraşüt atlayışı gösterisinde bulunmak üzere adamlarını bir uçak alanında toplar. Kötü bir rastlantı sonucu gösteriyi yapacak paraşütçünün paraşütü anza gösterir ve atlayıcı askerlerin birkaç metre ilerisine. taş gibi yere düşer.

Buna rağmen Almanlar, işin arkasını bırakmaz ve bu tarzda paraşütçülerin kullanılışını resmen reddeden Hitler "Ticari Havacılık Okulu" ismi ile kamufle edilen Staakeb hava alanında Alb. Sperling komutasında hava indirme kıt'alarının eğitimine başlatmıştır bile, 1936 yılında ise Spando'da açılan diğer bir okulda paraşütçüler için daha gelişmiş bir eğitim uygulanılır ve aynı yıl bu okuldan Lejion Condor ile bu okulun 50 öğrencisi sivil harp sırasında İspanya'ya gönderilir. Buradan elde edilen bilgilerden büyük faydalar gören Almanlar 1938 yılında 1nci paraşüt avcı alayını kurarlar. Almanların hava indirme kıt'alarına vermiş oldukları ilk görev Wagram hava alanının işgaliydi. ilk hava indirme harekatı olduğu şüphesizdi ama, bu harekat hiç bir çarpışmaya sahne olmadan son bulmuştu.

1939 Eylülünde ise, Polonya kıt'alarının gerisinde Alman paraşütçüleri komando harekatına girişir. Alman hava indirme kıt'alarının bundan sonraki harekatı 9 Nisan 1940 günü Norveç çıkartmasındadır. Alman paraşütçü kıt'aları bu tarihten sonra planörle taşınan hava indirme kıt'aları ile koordineli olarak kullanırlar ki bunun birincisi Belçika'da Liege bölgesinde uygulanır.

Alman hava indirme kıt'aları Balkan harekatının sonlarına doğru yeni bir kullanılış içindedirler. 27 Nisan 1941 tarihinde Planörler ile taşınan "Sturm Regiment" hücum alayı ve ikinci paraşüt alayı Korent bölgesinde yığınak yaparlar. Ana üslerinden uzakta bir muharebeye tutuşan alman paraşütçü kıt'aları buradan Girit'e gücum etmek üzere hareket etmişlerdi.

1945 yılında Wilson L'hurchil de İngiltere'de en az 5000 mevcutlu bn paraşütçü kolordusunun örgütlenilmesi için emir vermişti. İngilizler hızlı bir çalışma ile Rus ve Almanlara oranla kaybetmiş oldukları zamanı kazanma azminde idiler. burada henüz paraşüt kulesi olmayan ve zaman kazanmak isteyen memleketlerde olduğu gibi antreman atlayışları balonlardan yapılmaktaydı. Çok geçmeden bu balonların yerini. yerde açık durumdaki paraşütlerin bağlanmış olduğu paraşütçüleri yukarı doğru çekip serbest bırakan dev yapılı paraşüt kuleleri ve hangarlar aldı. işte buralardaki çalışmalar gece ve gündüz devam etti. Bu kapalı yerlerdeki çalışmalardan sonra buradaki atlayıcılar yüksek irtifadaki balonlardan iki ve uçaktan da beşer atlayış yaptılar. İngiltere'de askeri paraşütçü olmak içen 7, Almanya'da ise sadece 6 atlayışa ihtiyaç vardı.

Amerikan paraşütçü birlikleri de bu tarihlerde örgütlenir. Villiam Ryder ve William lee ilk 48 gönüllüyü eğitirler. Fort Beninğ, Georgie'da gruplanmış olan bu atlayıcıların kullanacakları atlayış kulesi New Jersery'de bir fabrikatör tarafından yapılır.

0 tarihe kadar asıl paraşüt ile birlikte bir yedek paraşüt kullanan ilk memleket Amerika idi. Gerçekten Amerikalılar emniyet koşullarını uygulamada rekor bir durum gösterirler öyle ki ilk yapılmış olan 4300 atlayışta 111 hastanelik yaralanma olayı olmuş ve bunların çoğunluğunu da yere tek ayakla düşenleri ve vücudunu geriye doğru verenler teşkil etmişti. ilk defa yapılan istatistikte 174.220 atlayışta sadece 6 ölüm olayı olmuştu bu ise 29.000 atlayışta bir ölüm anlamına gelmekteydi. Bu günkü yüzdeler ise bunun da altındadır.

Paraşütün askeri alanda kullanılışı çok çeşitli olup halk tarafından en çok bilinen şekli hava indirme kıt'aları veya paraşütçü birlikleridir. Çoğu zaman bu deyim komando kelimesi ile de birleştirilir. Dünyanın her tarafından bu sınıfa geçeceklerin gönüllü olmaları ve fiziki bir testten geçmeleri ve özellikle fizyolojik olarak bu işe elverişli olmaları gerekir. Bu gibilere oldukça sıkı bir eğitim uygulanır. Eğitim sırasında bütün ciddi sakatlanmalardan sakınmak için gerekli tedbirler alınır. Bu antrenman adını verebileceğimiz paraşüt yer eğitimi sırasında özellikle yere düşüş çalışmalarının yapıldığı yerlere kum ve talaş havuzları yapılır. Bütün bu eğitim sırasında helmet baştan hiçbir zaman çıkarılmaz. 10 ve 75 mt. yüksekliğindeki kuleler özel personel tarafından hazırlanılırken sakatlanmaların önüne geçmek için ilk atlayışların yapılmakta olduğu atlayış bölgesi sürülür ve hatta tırmıklanılır. Memleketimizde bu konuda Ankara'da bulunan paraşüt kulesinde bu husus Türkkuşu tarafından devamlı uygulanılır. Bizdeki ilk atlayışlarda da genellikle oldukça düzgün ve mümkün olduğu kadar taşlardan ayıklanmış ve yumuşak zeminli bölgelere atlayış yapılmaya gayret edilmektedir.

Paraşüt yer eğitimi, paraşütçüyü özel bir fizik ve kapasiteye eriştirme amacını taşır. Bu nedenle antrenman atlayışları ile gerçek atlayışlar birbirinden ayrı bir safha olarak kabul edilirler.

Askeri paraşütçülerin gayesi sadece paraşütçü olmak değil, asıl atlayıştan sona yapacakları özel ve zor görevlerdir. bu bakımdan askeri bir paraşütçünün fizik ve fizyolojik olarak çok yüksek bir kapasitede olması gerekir.

Başlangıçta, pekçok memleketlerde çeşitli nedenlerle ölüm ve sakatlanmalar ile sonuçlanan serbest atlayışlar askeri otoriteler tarafından disiplinsiz yapılan bir çalışma olarak kabul edilir. Ama çok geçmeden bu tip paraşütçülüğün ne kadar büyük önem taşıdıgı anlaşılarak bütün ordularda kumandalı atlayışlar yapılmaya başlanılır. Öyle ki 1971 yılına gelindiği zaman Uluslararası yarışmalara katılan milli ekiplerdeki erkek yarışmacıların %75'i askeri paraşütçülerdendir.

Otomatik paraşütler ile yapılan atlayışlarda paraşüt, uçağı terk eder etmez açılır. bu nedenle düşmanın göz ve ateşinden korunmak amacı ile paraşütçüler uzun süre düşman göz ve ateşi altında kalır. Çok yüksekten yapılan atmalarda Amerikada L20 uçakları en çok tercih edilenlerdendir. bu tip uçaklar ile özel şekilde yetiştirilmiş kişiler, düşmanın göremeyeceği kadar yüksekten atlayarak uzun süre paraşütlerini açmazlar, çok alçak irtifada paraşütlerini açtıktan sonra düşman hatları gerisine sızarak buralarda kendilerine verilmiş sabotaj, tahrip ve diğer gerilla görevlerini rahatlıkla yaparlar.

Yukarıdan da anlaşılacağı gibi ordunun, paraşüt birlikleri dışında taktik amaçlarla kullandığı diğer paraşütçüler de vardır. Askeri atmalar veya diğer bir deyim ile hava indirmeleri, evvelce atma bölgesine öncü olarak atılmış olan bu gibi iz gruplarının işaretlemeleri ile yapılır. Bunlar çok güç bölgelere atlayarak evvela telsiz irtibatı kurarlar, ışık ve benzeri diğer kararlaştırılmış işaretlerden de faydalanarak büyük kısmın inişini sağlarlar. Bunun gibi deniz piyadelerinin da çıkarma yapacakları bölgelerde bu tip iz grupları kullandıkları çok görülmüştür. bu gruplara ait personel müşkül şartlarda muharebe ve hayatı idame konusunda çok iyi yetişmiş olup bir köprübaşı veya bir hava başı noktasını elde bulundurmayı çok iyi bilen kişilerden seçilir.

Yukarda açıkladığımız alçaktan atmalara ait enteresan bir olay vardır: RuFin savaşı sırasında bu iş için özel surette hazırlanmış oldukları uçaklardan askerleri paraşütsüz olarak atarlar. Tek yüzeyli uçaklarda kanatlara çok yakın, hatta kanatların üzerinde denilecek şekilde yerleştirilmiş olan erler 515 metre kalınlıktaki kar tabakasının üzerine serbest olarak bırakılmaktaydılar. Bunların teçhizatı ve donanımı aynı şekilde atılmaktaydı. Ancak, kara bulanma nedeni ile gruplar halinde toplanmalarının güçlüğünün yanı sıra bu tarzdaki atmalar ile kuvvetin yansının elden çıktığı tespit edildiğinden kısa zamanda terk edildi.

Müttefikler Ruslara oranla çok geç kalmış olmalarına rağmen kısa zamanda büyük kitleler halinde hava indirmeleri yapacak duruma gelmişlerdi. İngiliz paraşütçülerinin ilk hava indirme harekatı 28 şubat 1942 tarihinde Havre'ın 19 km. kuzeykuzey batısındaki Alman telsiz merkezine karşıdır.

Amerikan paraşütçülerinin katıldıkları ilk hava indirmesi ise Tunus harekatı sırasında 18 Kasım 1942 tarihindeki bu hava indirmesi yarbay Raff komutasında Tebesa civarındaki YouksLes Bains'e hücum amacı ile yapılır.

Sicilya adasındaki Husky harekatında ise 6 saat süren çıkartma sırasında kara, hava ve deniz kuvvetlerinin kombine ve koordineli bir çalışması ile karşı karşıyayız. Paraşütçülere burada verilen görev, mühim komünikasyon noktalarının elde edilmesi, düşman uçaklarını yerde tahrip ve hava alanını işlemez hale getirmek ve sahildeki tahkimatın gereken kısımların hücum etmekti.

Pasifik harbi sırasında ise Amerikan paraşütçülerinin başarıdaki rolü çok büyük olur.

6 Haziran 1944 sabahı Avrupa'ya yapılan büyük çıkartma başlamadan birkaç saat önce Amerikan ve İngiliz paraşütçüleri Normandiya bölgesine indirilmişlerdi. 82, 101'nci Amerika ve 6'ncı İngiliz hava indirne tümenlerinin insan toplamı 24 OOO'di. "Overlord" isim ile kodlanmış olan bu harekat, çıkarma kuvvetleri ile bağıntılı olarak tam başarıya ulaştı.

Bundan sonra sıra Arnheim, Hollanda harekatına gelir: 1944 Eylül ayında iki Amerikan, bir İngiliz ve bir Polonyalı tugay 60 km.lik bir şerit boyunca indirme yaparlar. Kanal harekatı adı da verilen bu indirme müttefiklere gerçekten büyük bir kulvar sağlayacaktır. Yazık ki bu harekat başarılı olamadı, özellikle İngiliz tümeni için bu gerçekten bir felaket olmuştu. Zira, tümenin ancak %23'ü bu harekattan sağ salim kurtulabilmişti. Ancak 2.Dünya Savaşı'nda müttefiklerin son hava indirme harekatı tam anlamıyla başarılıdır. 24 Mart 1945 Ren nehrini geçmek amacı ile Wesel bölgesinde Amerikalıların iki tümen ile yapmış oldukları indirme tam bir başarıya ulaşır.

Kaynak: Paraşüt Tekamül Kursu Kitabı, Türk Hava Kurumu